22 Eylül 2019 Pazar

Bebek Doktoru Sorunsalı

İlk haftamızda doğum yaptığım hastaneye kontrol için gitmiştik. Doktor Alya’yı muayene etti, kilosuna baktı ve hastane çıkışına göre 400 gram kadar almış olduğunu gördü. Eklemek isterim ki kilosu 3300 olmuştu, öyle yüksek kilolardan bahsetmiyorum. Bunun üzerine doktor bana dönerek “bu kadar hızlı kilo almasın, çok almış” dedi. Bu arada yine eklemek isterim ki Alya sadece anne sütü ile beslenen bir bebek, mama vs. vermiyoruz. 

Doktorun bu sözü üzerine ben baya stres yaptım. Sonuçta yeni anneyim ve her ne kadar çok okumuş ve danışmanlık almış da olsam yenidoğan tecrübem çok sınırlı. Doktor diyorsunuz ve sözüne uymaya çalışıyorsunuz. O gün eve gidip Alya’yı saatli olarak emzirmeye başladım. Bebişim aranıyor, belli ki aç ama 2 saat geçmedi diyerek beslemedim. Aynı günün akşamında gerçekten tükenmiştim. Bebeğim ağlıyordu ve ben başlarım doktoruna diyerek memeyi dayadım. Doktorun tavsiyesini bırakmamla Alya’nın huzursuzluğunun bitmesi de bir oldu. 

Kendi ebemiz Özlem’e ve birkaç kişiye daha sorduktan sonra doktorun bizi ne kadar yanlış yönlendirdiğini öğrendim. Doktor da olsa kafanıza yatmayan şeyleri sorgulayın lütfen, zira bu gibi çok yanlış yönlendirmelerle kendinizi sağlıksız bir durum içerisinde bulabilirsiniz. 

Anne sütünün bebeğe ne kadar verileceği ile ilgili olarak edindiğim bilgiler şu şekilde;
1- Anne sütü bebeğe bebek her istediğinde verilebilir
2- Saatli emzirme programı uygulamak doğru bir yaklaşım değildir
3- Anne sütü ile alınan kilolar zararlı ve kalıcı değildir
4- Anne sütü vermek obezite riskini azaltır
5- Yenidoğan bir bebek sadece anne sütü ile besleniyorsa kilo hesabı yapmak doğru değildir

Doktoru zaten değiştirecektim ama bu olay iyice vesile oldu. Şu an bebek doktoru arayışım sürüyor, elimde tanıdığım ve güvendiğim kişilerden aldığım isimler var. Hepsini tek tek arayıp bilgi alarak karar vereceğim. Jessie’nin veterineri yavruluktan beri aynı ve çok memnunum, Alya’da da aynı memnuniyeti yakalayabileceğimi ümit ediyorum.

20 Eylül 2019 Cuma

Lohusa Modu 29. Gün


Bugün Alya 29 günlük, ben de lohusalığımın 29. günündeyim. Hamilelik ve doğum süreci hayatın içinden, sıradan, birçok kadının yaptığı bir eylem olarak görülse de (en azından ben öyle görüyordum) her aşaması çok zormuş. Doğum sonrasında hala tam olarak toparlayabilmiş değilim. 

Daha önce yazımda yazdığım gibi ilk günlerde spinal sezaryenin yan etkileri ile cebelleştim, yaşadığım baş ağrıları, boyun ve omurga ağrıları çok acılıydı. 

Aynı zamanda bir türlü bitmeyen, düzelmeyen bir kabızlık ve hamilelikten kalan hemoroidlerimle uğraştım ve hala da uğraşıyorum. Bağırsak sorunlarım için 3 kez doktora gittim. Acil, genel cerrahi ve gastroenteroloji. Hamilelik sürecinde kabızlık çekmeyen ben, lohusalık sürecinde kabızlıktan neler çektiğimi anlatmaya kalksam kelimeler yetersiz kalır. 

Kabızlık yetmezmiş gibi bir de gaz sancılarım oldu. 3 saat boyunca hiçbir şekilde çıkmayan bir gaz düşünün. Öyle ki ayakta durulmuyor, yatınca da kıvrandırıyor. O seviyeye geldi ki boş midemle kustum. 3 saatin sonunda azalarak geçti ama resmen süründürdü. 

Bunlara ek olarak sütümün çok olmasından ve ilk haftalarda az sağmamdan mastit oldum, inanılmaz ateşlendim ve titreme nöbetleri geçirdim. Zangır zangır titrerken Alya’yı emzirip altını aldığımı biliyorum. Süt çoksa ve bebeğe fazla geliyorsa meme kanallarının tıkanmaması için belli aralıklarla boşaltım yapılmalı, yoksa bebeğinize hiç süt veremez duruma bile gelebilirsiniz. Ben 2 gün masaj, sürekli sağma, sıcak su banyoları gibi önlemlerle kendim geçirebildim ama baya acı çektim.

Allaha şükür pek çok açıdan çok çok iyiyim, çok çabuk ayağa kalkıp her işimi yaptım ve yapmaya devam ediyorum. Benim yaşadıklarımın çok daha fazlasını ve farklılarını tüm annelerin yaşadığını biliyorum. 

Hamile olan, yeni veya eski doğum yapmış tüm kadınları sevgiyle kucaklıyorum, bu süreçlerin tüm aşamalarından geçtikçe hepsine olan saygım ve hayranlığım inanılmaz artıyor. 

12 Eylül 2019 Perşembe

Lohusalık Hakkında

Bugün doğum sonrası 21. günüm, yani lohusalığımın 21. günüydü. Lohusalık hassasiyeti ve bunalımı yaşamadım. Bu dönemde kafamı çok daha fazla meşgul eden başka şeyler olduğu için belki lohusalıkla ilgili şeyler gözüme hiç batmıyor da olabilir, bilemiyorum. Bir de bu dönemde annemin sürekli yanımda olup bana her konuda destek olması paha biçilemez. Lohusalıkta etraftan alınan destek gerçekten çok önemliymiş gerçekten. 

Çok uykusuzum, hayatım bir anda inanılmaz değişti ve sürekli aynı döngü (emzir, alt değiştir, gaz çıkar, süt sağ) içerisinde yaşıyorum. Elbette ki bunaldığım oluyor. Hareketli bir insan için ev odaklı bir yaşam kolay değil. Bunun da ötesinde evdeki de özgür bir yaşam değil. İstediğim zaman tuvalete gitmek, bir şeyler yeyip içmek, duşa girmek, hatta 1 metre ötemdeki telefona uzanmak bile her daim mümkün değil. Her şeyin öncesinde gelen, bir numaralı öncelik olan bir canlı var ve öncelikler listesini o belirliyor. Daha önce neredeyse her gün Starbucks'a kahve içmeye giden benim için şimdi evdeki kahve makinesinde kahve yapabilecek zaman bulup içmek bile bir lüks. Markete gitmek, herhangi bir şey için dışarı çıkmak lüksün de ötesinde bir kavram. Ben ilk haftanın sonrasında dışarı çıkmaya başladım, sabah akşam köpeğimi kendim gezdiriyorum, daha önce bazen üşendiğim bu iş şu an aşırı keyifli, hava almak, dışarı çıkmak çok güzel. 

Yaşadığım 21 günlük lohusalığın tecrübesine dayanarak bu dönemde dikkat edilmesi gereken bazı  şeyler bence şunlar: 

1- Uyku, uyku, uyku: Geceleri hayat daha zor. Aşırı uykusuzum, gece maximum 3 saat uyuyorum ve gündüz de Alya uyuduğunda çok çok nadir uyuyorum. Bu da beni baya yorgun yapıyor ama şimdilik dayanabiliyorum. Bir lohusanın yapması gereken en iyi şeylerden biri bebeği her uyuduğunda uyumak olmalı. Denedim ama Alya uyuduğunda nadir uyuyabiliyorum. Alya uyurken, o uyanıkken yapamadığım şeyleri yapmayı tercih ettiğimi fark ettim. Bunlar çamaşır yıkamak, ev süpürmek olsa da. 

2- Destek: Her şeyi yapabilmek, her şeye yetebilmek ilk günler çok zor. Emzirdiğim için yanımdaki su şişesine yetişemediğim için bile annemi çağırmaya çekinmedim. 

3- Dışarı çıkmak: 5 dakika için bile olsa dışarı çıkmak paha biçilemez. Alya'nın dışarı çıkmasında bir sorun olmayacağını doktor ve ebelerden teyit aldıktan sonra, hamilelik dönemimde aldığım sling'i kullanmak için Alya 7. günlükken sling kullanımı için Bebeğini Giyenler Kulübü'nden özel danışmanlık aldım. Bu danışmanlık benim için çok önemliydi, kafamda hiçbir soru işareti kalmadan ve güvenli bir şekilde sling kullanımını öğrendim. Böylece Alya'yı da dışarı benimle çıkarabilme lüksüm oldu. Tamamen anneye muhtaç yenidoğanı evde annesiz bırakmaktansa üzerimde taşıyıp bir ihtiyacı olursa yanında olmak beni çok rahatlatıyor, aklım evde kalmıyor. 

4- Duş: Beni aşırı rahatlatan bir şey duş, vücudumun yorgunluğunu alıyor, hareketsizliğin getirdiği şişkinliğimi azaltıyor ve kendimi çok daha iyi hissediyorum. Gün içinde 2 dakika bile olsa birkaç kez duşa girip vücudumu serinletmek tazelenmemi sağlıyor. 

5- Daha az mükemmeliyetçilik: Her şeyi mükemmel bir şekilde yapabilmem mümkün değil. Bunu anlayıp kabul etmekle işe başlamak lazım. Bu konuda daha yol almam lazım ama sanırım eskiye göre daha iyiyim. 

Hamilelikte Kaç Kilo Aldım?

Hamilelik dönemim 55 kilo ile başladı. Doğum için hastaneye gittiğim hafta en son tartıldığımda 62 kiloydum, yani toplamda 7 kilo aldım. Doğum sonrası hastaneden çıkarken tartıldığımda 58 kiloydum. Alya 3 kilo doğdu, yani sezaryen pek kilo verdirmiyormuş, ya da en azından bende öyle oldu :) Ama şunu anladım ki emzirmek çok kilo verdiriyor, zira Alya şu an 17 günlükken tartıldığımda 53,5 kg çıktım. Hamilelik öncesi kilomun da altına düşmüşüm. Aslında bu pek tercih ettiğim bir şey değil, özellikle de spor yapamadığım ve hareketsiz kaldığım bu dönemde kas kaybı yaşamak istemiyorum. Yandaki fotoğraf 8 Ağustos'ta pilates dersinden, yani doğumdan 14 gün önce çekilmiş.

Hamilelikte beslenmeme çok dikkat ettim. Çok yemedim ama az da yemedim. Beslenmemi yaptığım spor programına göre ayarlamaya çalıştım. Kalori hesabı yapmadım ama almam gereken protein, karbonhidrat ve yağ miktarını makrolar olarak Fatsecret programı üzerinden takip ederek dengeli beslendim. Protein ve yağ oranı yüksek bir beslenme uyguladım, karbonhidrat tüketimim sınırlıydı. Yani börekler, çörekler, makarnalar, pilavlar yemedim. Tatlı neredeyse hiç yemedim, doğal şeker olarak kuru ve yaş meyveleri tercih ettim. Beslenmemi akşam saatlerine pek yaymadım, çünkü özellikle son aylarda vücutta mideye kalan yerin azalması dolayısıyla mide asitlerinin dışarı çıkmasından ötürü mide yanması sorunu yaşıyordum ve bu gece uykumu da çok etkiliyordu.

Hamilelikte çok kilo almamam hamilelik dönemindeki yaşam standardımı oldukça arttırdı diye düşünüyorum. Ben çok şanslıydım ki riskli bir hamilelik dönemi geçirmedim. Son ana kadar her işimi kendim yaptım. Doğum için hastaneye yatış yaptığım gün bile sabah akşam köpeğimi ben çıkardım, pilates dersine gittim, tüm evi sildim süpürdüm ve daha pek çok ev işi yaptım. Hamilelik sonrası hamilelik döneminden daha zor geçiyor diyebilirim. Lohusalığımın 21. bugününde normal hayata dönmek için çabalarım hala devam ediyor :) Özellikle de bağırsak sorunlarını çözemiyorum maalesef, hamilelik döneminde yaşamadığım bağırsak sorunları beni bu dönemde rahat bırakmıyor. Evrene bunu da aşacağıma dair pozitif mesajlar gönderiyorum, bu da geçecek Allah'ın izniyle.

5 Eylül 2019 Perşembe

Spinal Sezaryen ve Sonrası

Alya'nın doğum hikayesini "Merhaba Alya Ela!" post'unda paylaşmıştım. Orada da yazdığım gibi normal doğum olmasını çok istemiştim ve bunun olabilmesi için 40 haftalık hamileliğimin hamile olduğumu bilmediğim ilk 4-5 haftası dışında her gün, saat, dakika elimden geleni yapmıştım. Beslenme, spor, dinlenme, araştırmalar, kitaplar, kurslar, vb her konuda hazırlandım. Kısmet olmadı ama şu an kollarımda dünyanın en büyük mucizesi olduğu için her şeye şükrediyorum. Tüm çabalarımın bana sağlıklı bir bebek olarak döndüğünü biliyorum, yöntem normal değil spinal sezaryen olmuş olsa da.

Spinal sezaryen ve sonrasında yaşadıklarımdan biraz daha detaylı bahsetmek istiyorum. Spinal tercih etme sebebim bebeğimin doğumunu görüp, ten tene temas yapma şansına erişmek ve hızlıca odama geçip onu emzirebilmekti. Bunların hepsini de yaptım ve tek kelimeyle muhteşemdi. Ancak doğumun sonrasındaki gün başlayan boyun ve baş ağrısı bana azap yaşattı. Günde 3 ağrı kesici iğne bile ağrılarımı dindirmedi. Boynu tutamama, baş dönmesi, kulaklarda çınlama, denge kaybı, bulantı gibi ek yan etkiler de cabası. Araştırmalarıma göre bu durum çok sık olmasa da görülebiliyormuş ve beyin omurilik sıvısı kaybından kaynaklanma ihtimali yüksekmiş. Ağrılar görüldüğü takdirde ilk 3 günde azalıp geçme eğilimindeymiş. Kafein ve bol sıvının ağrıyı azaltan etkisi ispatlanmış. Uzun süre geçmemesi halinde spinalin yapıldığı yerden kişinin kendi vücut kanı ile kan yaması yapılabiliyormuş. Çok şükür ki benim için bu işleme gerek kalmadı. Sezaryen sonrası 5. günümde ağrı kesici iğnesiz günü geçirebildim. Ağrılarım 4 gün boyunca devam edip 5. günde kendiliğinden azaldı ve minik kuzumu emzirirken boynumu daha rahat tutabilmeye başladım. Sonrasında ise her gün azalarak tamamen geçti. 

Nadir de olsa benimki gibi vakalar görülebiliyormuş ama hiç bir şey çekilmez değil. Şu an doğumun üzerinden tam 2 hafta geçti ve o günler sanki çok daha geride kalmış gibi hissediyorum. Yaşanılan duygu yoğunluğu ve aynı zamanda Alya'nın full time mesai tadındaki yoğunluğu o günleri unutturdu bile. Yaşadığım ağrılara rağmen şu an tekrar aynı anı yaşayacak olsam, yine genel anestezi yerine lokal anestezi tercih ederim. 

3 Eylül 2019 Salı

Alya - Jessie İlk Tanışma


Jessie 10 yaşında bir Golden Retriever ve benim ilk evladım, ilk göz ağrım. Sevgiyle büyütüldü ama şımartılmadı. Eğitim konusunda her zaman çok sıkı davrandım. Benimle beraber pek çok ortama girdi, bu yüzden farklı mekanlara, insanlara ve canlılara alışık. Kedilerle dost, markete beraber gittiğimizde beni kapıda bekler, asla hiçbir yere ayrılmaz. Nerede nasıl davranması gerektiğini bilir, beraber bir mekana gittiğimizde beni üzmez, uslu durur. 

Hamile kaldığım dönemde köpeklerin hamileliği ilk aylardan itibaren hissettiğini okumuş ve şaşırmıştım. Hamilelik boyunca Jessie sanki bana daha bir düşkün oldu gibime geldi, özellikle son aylarda ben neredeysem peşimde beni gölge gibi takip etti. Hamileliğimin mide bulantısı yaşadığım dönemleri dışında, özellikle son aylarında Jessie'yle uzun sabah yürüyüşleri yaptık. Bu ona da, bana da, hatta Alya'ya da iyi geldi diye düşünüyorum. Sabah 6 gibi kalkıp Starbucks'a yürüdük, kahvemizi içip geri döndük. 

Alya ile ilk tanışma anı için baya araştırma yapmıştım. Bebeği onunla yavaş yavaş, Jessie sakin durdukça yaklaşmasına izin verme şeklinde bir tanışma planlamıştım. Bu şekilde de oldu. Ben Alya ile eve geldiğimde(Alya 2 günlükken) Jessie enteresan bir şekilde Alya'nın varlığına hiç şaşırmadı. Sanki Alya senelerdir bizimle birlikteymiş gibi normal bir tepki verdi. O an anladım ki köpekler hamileliği gerçekten anlıyorlar, canım oğlum kendisine bir kardeş geleceğini zaten biliyordu ve bu yüzden hiç yadırgamadı. Ben bir kaç gündür evde olmadığım için asıl ilgiyi bana gösterdi, bana kendini sevdirdikten sonra da Alya'ya yöneldi. Alya ile kanepeye oturdum ve Jessie'den oturmasını istedik. Oturmayıp her kalktığında ben de Alya'yı uzaklaştırdım. Böylelikle Alya'nın karşısında ancak oturarak ve uslu olarak durabileceğini anladı ve oturdu. Sonra Alya'yı kanepeye koyup biraz daha yaklaşmasına izin verdik. O arada birkaç minik öpücük vermesine de izin verdik hatta. Ben bu anın daha heyecanlı geçeceğini düşünüyordum ama umduğumdan daha sakin oldu :) 

İlk tanışma anı sakin de olsa evdeki yeni kardeşinin getirdiği hareket ve yenilikler Jessie'yi tabii ki heyecanlandırdı. İlk birkaç gün oldukça meraklıydı. Alya'nın ne yaptığını, neden ağladığını, bizdeki telaş ve koşuşturmayı çok merak etti. Şu an Alya 12 günlük ve Jessie'nin merakı baya köreldi. Rutin konularda artık kafasını bile kaldırmıyor ama yeni bir durum söz konusuyla yine merak ediyor. Mesela bugün ilk kez Alya'nın banyo prosedürünü gördü ve yine merak içindeydi. Biz uzaktan yatarak izlemesine izin verdik, yaklaşmak istediği zaman hayır diyerek engelledik. 

Köpeğime her ne kadar çok güvensem de tabii ki şu an Alya ve Jessie'yi asla aynı odada baş başa bırakmıyoruz. Jessie çok sevgi dolu bir köpek, asla bilerek zarar vermez ama cüssesi dolayısıyla istemeden bir şey yapma durumunu asla göz ardı etmiyoruz. Alya biraz büyüdüğü zaman çok iyi arkadaş olacaklarına eminim. Allahım o günlerin sağlıkla gelmesini nasip etsin. İkisi de o kadar saf, masum ve savunmasızlar ki her ikisine karşı da içimde kocaman bir sevgi seli var. 

2 Eylül 2019 Pazartesi

İlk Sağlık Ocağı Kontrolümüz

Hamilelik dönemim boyunca sağlık ocağımız tarafından sık sık aranıp kontrol altında tutulmuştum. O dönemde 2 doz tetanoz aşısı yapmışlardı ve bir kaç kez de kan tahlilleri yapılmıştı. Gebelik dönemini baya sıkı takip ettiklerini daha önce bilmiyordum ve açık söylemek gerekirse ilgi ve alakalarından çok memnun kalmıştım. 

Doğumu takip eden ilk günlerde yine sağlık ocağındaki hemşireler tarafından arandım ve topuk kanı için Alya'nın 11 günlük olduğu bugün sağlık ocağına gittik. İlk topuk kanı hastanede alınmıştı ve kuzum çok ağlamıştı. Yine aynı olacağını tahmin ettiğim için özellikle Alya'yı sling ile götürdüm. Ağlamasını susturmak için en etkili yöntem anne sıcaklığını en iyi şekilde hissettiği sling içerisinde olmak olur diye düşündüm ki çok doğru düşünmüşüm. 

Hemşire gerçekten çok ilgiliydi. Boy kilo kontrollerini yaptı. 3300 gram ve 51 cm çıktık. Hastane çıkışında 2900 gram'dık ve doğum boyumuz da 48 cm idi. Büyümüşüz :) Hemşire emzirmemi kontrol etti, benim için baya faydalı bir görüşme oldu. Memelerimden birinde mastit gibi bir oluşum başlamış, ben çok alıştırmamak için otomatik süt sağma makinesi ile sık sağmıyordum ama sağmazsam mastitin artıp iyice süt kanallarını tıkayabileceğini söyledi. Zaten dün gece sabaha kadar ateşler içinde yanıp bir yandan da çok üşümüştüm. Mastit daha fazla ilerlemesin diye artık sürekli sağım yapacağım. 

D vitaminine başlamamı söylediler ve günde 3 damla kullanılmak üzere Monovit D3 adlı damlayı verdiler. Damla sağlık ocağında ücretsiz veriliyor. 

Topuk kanı alınırken yine çok ağladık. Bebişimin baya canı yandı ama işlem bitip de sling içerisine koyulunca hemen sustu yavrum. 

Haftaya Pazartesi tekrar gideceğiz ve kilo kontrolü yapılacak. Bir de benim kanımı alıp kan ölçümlerime bakacaklar. 1 aylık olunca da aşı için gideceğiz. Sağlık Bakanlığının yenidoğan izlem takibi şu şekildeymiş. 

Alya tartılmışken ben de eksik kalmadım ve tartıldım. 54,5 kg çıktım. 55 ile hamile kalmıştım, 62 ile doğuma girmiştim. Hastaneden çıkarken 58 civarıydım. Son günlerde sıfıra yakın uyuduğum, sıkça emzirdiğim ve aktif olduğum için baya kilo kaybetmişim. Nasıl ayakta kalabiliyorum dersek hamilelik hormonları diyorum başka da bir şey diyemiyorum. 

Sonuç olarak sağlık ocağının hamilelik ve bebek takip sistemi beni şimdilik baya memnun etti. Ülkemizde sağlık hizmetlerine kolay ve ücretsiz erişim pek mümkün olamayabiliyor. Hamilelik dönemimde kullandığım ilaçlardan demir dışında hiçbirini SGK da özel sigortam da karşılamıyordu. Bu yüzden sağlık ocağının bu ilgisi ve hizmeti beni oldukça memnun etti. Umarım aynı uygulama sağlık sektörünün geneline yayılır. 

1 Eylül 2019 Pazar

Merhaba Alya Ela!

Alya Ela'nın bloğunun ilk yazısı güzel kızımın doğum hikayesiyle başlasın. 

Güzel kızım hamileliğimin 40+3. haftasında 22 Ağustos 2019 Perşembe günü, saat 15:34'te dünyaya gözlerini açtı. Çok daha erken geleceğini düşünüyordum, çünkü hamilelik sürecim boyunca oldukça aktiftim. Spor kısmını başka bir post'da detaylı olarak yazacağım için şimdilik o kısmı yüzeysel geçiyorum ama son haftalarda her sabah 6'da kalkıp köpeğimle sahilde yürüyüş, haftada 3 kez hamile pilatesi ve pilates olmayan haftanın diğer günlerinde de hafif ağırlıklarla full body antrenmanları yapıyordum. 

Dolayısıyla, doktorum 37. haftada bebeğin oldukça aşağıda olduğunu ve 1 hafta 10 güne gelebilecek gibi göründüğünü söyleyince hiç şaşırmadım, hatta bayram ettim :) Ancak bızdığım her gün yaptığım yüzlerce squat'lara, uzun yürüyüşlere, hurma yemelere ve bin türlü aktiviteye rağmen 38. haftada gelmedi. 39. hafta Kurban Bayramı haftasıydı ve doktorumuz İstanbul dışında olacaktı. 38. hafta gelsin diye yapmadığını bırakmayan ben 39. haftada da her şeyi yapmaya devam edip ek olarak kızıma "doktorunu bekle" mesajını yolluyordum.

40. hafta da bittiğinde artık hafiften bir sabırsızlık başlamıştı. Pilates hocamla her antrenmanda "doğurmaya yönelik pilates" in doruklarına vurmamıza rağmen kızımız 40+2'yi bulmuştu. 

40+2 Çarşamba günü sabah yine erkenden sahilde yürüyüşümü yaptım, saat 10'da pilates dersime gittim. Saat 12'de doktor randevusuna gittim. Doktor her şeyin yolunda olduğunu fakat kaka yapma durumuna karşı tetikte olmamız gerektiğini, aynı hafta Cuma veya günlük kontrol şartıyla bir sonraki Pazartesi suni sancıyla doğumu başlatabileceğimizi söyledi. Biraz moralim bozuldu açıkçası, her şeyin olağan akışıyla olmasını istiyordum çünkü. 

Akşam üzeri gibi tuvalette hafif pembemsi bir akıntı ve biraz su görünce ebeme ve doktoruma haber verdim. Su gelişinin devam etmesi durumunda hastaneye gitmemi önerdiler. Biraz bekledim, su gelmeye devam edince saat 21:00 gibi hastanenin yolunu tuttum. Hastane çantalarımı o gün gündüz arabaya indirmiştim içime doğmuş gibi :) Hastaneden suyum geldiği için yatışımı yapmak istediklerini söylediler. Ben eve gidip gelmek istedim biraz daha zaman kazanmak için. O zamanda da hem eve gelip hem de Moda'ya dondurma yemeye gittim :) 

Dönüşte artık kaçarım yoktu, yatışım yapılmıştı ve sürekli NST takibindeydim. Sabaha kadar NST takibinde kaldım, sabah erken kendi ebem Özlem hastaneye geldiğinde biraz rahatladım, çünkü hastane ortamındaki birkaç negatif durum ve kişi beni biraz germişti. Doktorum da geldi ve suni sancıyla doğumu başlattık. Özlem benim doğum sürecimde benim "iyi ki var, bin şükür" dediğim kişi oldu. Aromatik yağlarla masajlar, ortam ışık ayarlaması ve müzik de kullanarak daha doğal bir doğum ortamı oluşmasını sağladı. 

Suni sancı sabah 9 gibi başladı ve 3'e kadar devam etti. Maalesef ki 6 saat sancı almama rağmen açılmam 1cm'yi geçmeyince sezaryene alınmam gerekti. O an benim hayatımda binlerce hissin bir arada olduğu çok farklı bir andı. Bebeğime kavuşacak olmanın verdiği mutluluk bir yanda, aylarca normal doğuma hazırlanıp, doğal doğum kitapları okuyup, sporumu, beslenmemi en ideal şekilde yapıp sezaryene alınıyor olmanın getirdiği hayal kırıklığı bir yanda. Ameliyat odası hazırlanırken ben de yarım sata kadar ağladım. 

15:30 gibi spinal sezaryene alındım. Anestezi doktoru adım adım yaptıklarını anlattı ve hemen ayaklarım uyuştu. Bir kaç dakika içerisinde bebeğimin ağlamasını duydum ve bir ağlama krizi de orada yaşadım. Aynı anda o an için binlerce kere şükrettim. Hamilelik sürecinden doğum anına gelene kadar çok fazla aşamadan geçip çok fazla şey yaşadım, psikolojik ve fiziksel olarak gerçekten zor zamanlar geçirdim ama o an her şey uçup gitti bir anda. Şu an hala o anı düşündüğümde gözlerim doluyor ve ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. 

Bebeğim koşarak çıkmış, doktorum kahkahalar içerisinde "koşarak geldi resmen" dedi. Böylece aylar boyunca şirketin spor salonunda "senin bebek doğduğunda kaslı çıkar, 2 hafta sonra da koşmaya başlar" diyenler bir nebze de olsa haklı çıktı :) Bebeğimi göğsüme koydukları ve ten tene temasın yapıldığı o muhteşem an ağlaması kesildi kuzumun. O an ağlak ağlak etrafımdakilere 3-4 kere "her şeyi tam değil mi, bir sorun yok değil mi" diye sorduğumu hatırlıyorum ve o andan sonra yorgunluktan bayılmışım. Tüm gece uyumamanın ve suni sancı sürecinde de yorulmanın etkisi o an tam anlamıyla kendini gösterdi. Kendime geldiğimde hala ameliyat odasındaydım ama odama götürülmek üzereydim. 

Odama gelince Özlem bebeğimin emmesine yardımcı oldu. Sağ ve sol mememim ikisini de iştahla 30'ar dakika emen bir minnoşum vardı. Bin şükürler olsun ki süt ve emme ile ilgili bir sıkıntı yaşamadım. Bu konuda da en büyük keşkem'dir Özlem. İşi bilen birinin benimle ve bebeğimle şefkatle ilgilenmesi beni her anlamda desteklemiş oldu. Benim için bir kardeşten farkı yok artık. Bebeğimin de teyzesidir. 

İşte minik Alya'mın dünyaya gelmesi bu şekilde oldu. Yaşadığımız şeyler başka yaşanmışlıkların sonucu ve aynı zamanda başka yeniliklerin öncüsü. Doğumumda neden açılmamın ilerlememesi ile ilgili bin tane teori olabilir ama sonuç olarak yol ne olursa olsun kucağımda dünyanın en masum ve saf canlısı sağlıklı bir şekilde duruyor ve binlerce kez şükürler olsun tüm yaşadıklarıma diyorum. 

Allah isteyen herkese güzel doğumlar ve dünyaya gelen sağlıklı anne/bebek nasip etsin. Doğal doğumda en temel amaç zaten "sağlıklı anne, sağlıklı bebek" değil mi? Ne mutlu bana!